uzman klinik psikolog sabiha ışık 05333738123
sabihaisik@outlook.com
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
22/03/2022 Travma Sonrası Stres
Bozukluğu Her travma yaşayan kişi Travma Sonrası Stres Bozukluğu
yaşamak zorunda değil ama gerçekten böyle bir durumun içine girdiyse, o noktada
hayatının birçok alanı kısıtlanmaya başlayabiliyor ve birçok farklı sorunlar
gündeme gelebiliyor. Travma sonrası stres
bozukluğunun belirtileri: 1)Travma yaşamak: Travma, başa çıkmakta zorlandığın her türlü olaydır. Ama
travma sonrası stres bozukluğu diyebilmemiz için belli özellikleri olması
gerekiyor. Büyük bir olay olması gerekiyor. Senin içsel dünyanı beklenmedik bir
şekilde sarsıp dışsal dünyanı da önemli ölçüde etkileyebilecek kadar büyük ve
sarsıcı bir olay olması gerekiyor. Bu ölümle burun buruna gelmek olabilir, bir
yakınını kaybetmek ya da kaybetme noktasıyla karşı karşıya kalmak olabilir,
cinsel olarak saldırıya uğramak bu anlamda kötü deneyimler yaşamak olabilir,
kaza geçirmek, afet ya da terör olayları olabilir. Bu arada illa travmayı senin
yaşaman gerekmiyor. Dolaylı bir şekilde bir başkasında görebilirsin, belki aynı
ortamda olup onun bu travmaya maruz kaldığını ve bundan zarar gördüğünü birebir
görmüş olabilirsin, ya da yakınının böyle bir travma geçirdiğini
öğrenebilirsin. Bunu öğrenme deneyiminin kendisi de bir travma haline
gelebiliyor. Ama tabii ki birebir karşılaşmanın yarattığı etki çok daha büyük
oluyor. 2)Rahatsız edici
detayları canlı hatırlamak: Bir nevi HD kalitesinde bir televizyon izlemek gibidir. Olayı
hatırladığında birçok detayını gözünde net bir şekilde görebilirsin. Hatta
görsel ayrıntıların dışında belli sesleri duyabilirsin. Sanki şuanda o sesleri duyuyormuşsun
gibi. Mesela burnuna belli kokular gelebilir, bekli tatla alakalı belli
unsurlar varsa o tadı tekrar hatırlayabilirsin. Ya da bedeninde belli hisler
yaşayabilirsin. Bunu şuna benzetebiliriz; hani bir yiyeceği alıp derin
dondurucuya koyarsın, birkaç ay sonra çıkarırsın, buzları çözüldüğünde sanki
yeni koymuşsun gibidir. Aşağı yukarı benzer tadı alırsın. İşte bu olayda sanki
derin dondurucuya koyulmuş gibidir. Ne zaman çıkarsan tekrar o duyguları,
hisleri aynı şekilde canlılıkta hatırlarsın. Sonra derin dondurucuya koyarsın,
çıkardığında tekrar aynı hisleri yaşarsın ve bu duygular bu kadar canlı olduğu
için tetiklendiği zaman, hatırladığın zaman etkisinden öyle birkaç dakikada
çıkamazsın. Belki o günün sonuna kadar hatta birkaç gün o rahatsız edici
hisler, duygular devam eder. 3)Aşırı tetikte olma
hali: Sürekli bir gerginlik hali hissedersin, özellikle bu olay
tetiklendiğinde. Diken üstünde gibisindir. Her an kötü bir şey olacak gibi. O
gevşeyememe hali ile birlikte kronik bir stres yaşarsın ve gece uykuya dalarken
genelde bunlar etkisini gösterebilir. Sakin ve gevşemiş bir şekilde uykuya
dalamayabilirsin. Özellikle tetiklendiği dönemlerde uyku sorunları
yaşayabilirsin. Hatta rüyalar, kabuslar yolu ile bu olayları hatırlamaya,
düşünmeye, fark etmeye devam edebilirsin. Tabi tüm bu gerginlik hali,
gevşeyememe hali nedeniyle ve zihninde sürekli hareket halinde olduğu için
konsantrasyon sorunları da yaşayabilirsin. 4)Var olan düşüncelerin
negatifliği: Belki kendini suçlayabilirsin. Ki sık gördüğümüz şeylerden
biridir, böyle bir eğilim olabiliyor. Şimdiki bilgilerle geçmişe bakıp “keşke
şöyle yapsaydım, böyle yapsaydım, belki önleyebilirdim” gibi belli düşünceler
içine giriyor olabilirsin. Bu suçluluk düşünceleri de gerçekten çok rahatsız
edici oluyor. Diğerlerine karşı güvenini belki kaybetmeye başlayabilirsin.
Belki hayatın anlamını sorgulayabilirsin. İnandığın değerlerin aslında çok da
geçerli olmadığını düşünmeye başlayabilirsin ki bu depresif belli düşüncelerle
de paralel şekilde gider. Yani özetle çaresizlik gibi negatif düşünceler içine
girersin ve genelde içsel dünyan karamsar bir şekle bürünür, özellikle de olayı
hatırladığında. 5)Maruz kalmaktan
kaçınmak: Geçmişte yaşadığın o travmatik olaya maruz kalmak, bunları
hatırlamak istemezsin. Belki olayın geçtiği yerden ya da olayın geçtiği yere
benzeyen yerlerden kaçınmaya çalışıyor olabilirsin. Hatırlatacabilecek
uyaranlarla karşılaşmamaya çalışabilirsin. Mesela haberleri izlemek gibi. Bunun
dışında özellikle de olay nispeten yakın bir zamanda oldu gibiyse olay hakkında
konuşmaktan kaçınabilirsin. Belki yakınların, eşin, dostun, arkadaşın içini
döküp rahatlarsın beklentisiyle sorabilirler, olayı anlatmanı isteyebilirler
belki ama anlatıyor olmaktan kaçındığını hissediyor olabilirsin. Çünkü
anlattıkça olayın o rahatsız edici detaylarını canlı şekilde hatırlıyorsundur
ve bu sana iyi gelmiyordur. Kendi kendine bastırabilirsin, yani içsel anlamda
kaçınabilirsin. Olayı hatırlayıp, bir şekilde onu analiz edip, sindirip belki rahatsız
eden düşünceleri analiz edip değiştirmek varken ya da duyguları ifade edip serbest
bırakmak varken bunları bastırmak belki kısa vadede sana daha rahat, daha
konforlu gelebilir. Çünkü o kadar büyüktür ki bu duygular, kaçınmak, içsel
olarak da bastırmak sana daha iyi bir seçenek gibi görünebilir. 6)Arkasından gelen
diğer sorunların olması: Travma Sonrası Stres Bozukluğunu bu kadar büyük ve zor kılan
en önemli şeylerden biri de başka tür arkasından gelen sorunların da eşlik
etmesi. Bunların başında depresyon geliyor. Depresif duygularla birlikte
aslında daha kendini geriye çekmeye başlarsın, insanlarla görüşme isteğin
azalabilir, sana eskiden keyif veren şeyler artık keyif vermemeye başlayabilir ve
geleceğe karamsar bakmaya başlarsın. Bunlar da doğrudan depresyonun belirtileri
ve çoğu zaman da paralel bir şekilde gider. Özellikle TSSB kronikleşmeye
başladıysa, o duygular, travmalar, olaylar bir şekilde uzun süredir
bastırılıyorsa beraberinde bir noktadan sonra depresyon görülebiliyor. Tabi kaygı sorunları burada önemli bir etken olabiliyor.
Özellikle de yaşadığın travmaya eşlik eden kaygı duyguları varsa bu daha sonra
yaygın anksiyete bozukluğu, panik bozukluk gibi belli başka tür sorunları da
beraberinde getirebiliyor. Öfke sorunları arkasından gelen ek bir sorundur. Özellikle de
yaşadığın olay bir şekilde insan eliyle yapılmış bir olaysa, haksızlık,
adaletsizlik gibi belli unsurlar sürecin içine giriyorsa orada öfke duyguları ortaya
çıkacaktır ve bu öfke de bir şekilde dışarıya yansıyabilir. Ya da kendine
yönelik bir öfken varsa suçluluk hisleri gibi, o sende bir gerginlik
yaratabilir, tahammül seviyen düşebilir ve bu diğer insanlara da yansıyabilir.
Diğer insanlara yansıdığı için de tabii ki ilişki sorunları gündeme gelebilir.
Hem depresif duygular nedeniyle, hem öfke sorunları nedeniyle ilişkini farkında
olmadan sabote etmeye başlarsın ve bu hayatındaki kişiler için gerçekten zor
bir durum haline gelir. Arkasından gelen bir sorunda belli bağımlılıkların oluşması.
Bu duygular çok rahatsız edici olduğu için bir şekilde alkol gibi, hatta
uyuşturucu maddeler gibi belli şeylerle o duyguları bastırmaya çalışabiliyor
bazı kişiler. Bazıları kumar alışkanlığı gibi alışkanlıklar içine girebiliyor.
Daha sonra bu bir bağımlılık oluyor. Oradaki heyecan bir nevi kendisine farklı
bir alan açıyor ve o alanda kısa vadeli kendini iyi hissediyor. Ama sonra başka
sorunlar geliyor. Bazı kişiler kendini alışverişe verebiliyor ve kendisine
aslında maddi olarak çok zora sokmasına hatta bir çok borç yapmasına rağmen ve
bunların getirdiği sorunlara rağmen alışverişle kendini iyi hissetmeken kendini
alıkoyamıyor. Bazıları kendini yemeğe veriyor, yeme bozuklukları oluşabiliyor
ve buda obezite gibi başka tür sorunlara neden olabiliyor. Buraya kadar anlattığım bu 6 belirtinin bazıları eğer ki 1
aydan daha uzun süredir, yani olayın bitişinden sonra 1 ayı çıkardığımızda o 1
aydan sonra da eğer aktif bir şekilde yoğun bir şekilde var gibi ise ve
bunların derecesi giderek azalmıyor hatta belki sorun giderek kronikleşmeye
başlıyorsa o noktada TSSB düşünülebilir. Tabii ki nihai tanıyı bir uzmanın
koyması gereklidir. Buraya kadar anlattığım konular sende belki fikirler
verebilir, kafanda bazı işaretler şekillenebilir. Bir uzmanla birlikte eşlik
eden, rahatsız eden düşünceleri analiz etmek, ifade etmek faydalı olacaktır.
Buna eşlik olarak sosyal destek almak da travma sonrası stres bozukluğunun
çözülmesinde etkili olacaktır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Antisosyal Kişilik Bozukluğu - 28/06/2022 |
Sosyopati ya da psikopati olarak da adlandırılan antisosyal kişilik bozukluğu genel anlamda diğer kişilerin haklarına karşı umursamazlık ve ihlal halidir. Çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eder. Hilekarlık ve |
Terk Edilme ve Ayrılık Korkusu - 24/06/2022 |
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’ e benzer aşıkların reddedilme ve terkedilme öyküleri mitolojde yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bütün hayatını sevgiliye adayan erkek ve kadın mitleri ile doludur masallar ve efsaneler. Analitik psikolojinin |
Göç’ün Psikolojisi ve Sosyolojisi - 21/06/2022 |
Uluslararası göç; bir ülkeden bir ülkeye belirli bir süre yaşamak için taşınmak olarak adlandırabiliriz. Göç konusunu sebeplerine göre ayıracak olursak eğer; 1) ekonomik göç yani iş için göç edenler: Eskiden Avrupa mavi yakalı göçmen ararken |
Bağlanma türleri ve insan ilişkilerine etkisi - 17/06/2022 |
Bağlanma; çocukların küçük yaşta anne veya bakım veren diğer kişi ile kurduğu bağdır. Bebekler küçük yaşlarda bakım veren kişinin ya da annenin her zaman ihtiyaçlarına cevap verebileceğini, güvenli olarak bir psikolojik yapı geliştirdiklerinde onlar |
Çocuklarda davranış bozuklukları ve çalma davranışı - 14/06/2022 |
Bir davranışı problem olarak değerlendirmenin belli objektif ölçüleri vardır. Davranışın değerlendirilmesi sırasında |
Otizm nedir? - 10/06/2022 |
Otistik çocukları üç konuda sıkıntı yaşarlar; sözel iletişim, duygusal ve sosyal alan, davranışsal konular. Çocuğunuzda bunlardan tamamı olmasa da bir kısmını gözlemliyorsanız bir uzmana başvurmanız çok önemli |
Kardeşler arası yaş farkı ne kadar olmalıdır? - 07/06/2022 |
En sık sorulan sorulardan biri ne zaman ikinci çocuğu yapmalıyım? Kardeşler arası yaş farkı ideali kaç olmalıdır? Bu yazımda bunlara detaylıca değineceğim. Yaş farkına karar verirken değerlendirilecek konular; anne baba, anne baba |
Çocuklarda konuşma geriliği, konuşma gecikmesi - 03/06/2022 |
Konuşma bir öğrenme ve iletişim biçimidir. Bebekler etrafındaki olayları gözlemleyerek, cisimlerin isimlerini duyarak zamanla konuşmaya başlarlar. Çocuk beyni ilk üç yaş içerisinde öğrenme ve taklit etmeye çok açıktır. Çok kolay öğrenir ve taklit e |
Çocuklara “Hayır”ı Öğretmek, Çocuklara Hayır Diyebilmek - 31/05/2022 |
Ne zaman çocuklara “hayır” diyoruz? Ne zaman “dur” diyoruz? Acaba bu hayır’lar bizim hayır’larımız mı yoksa olması gereken hayır’lar mı? Çocukların cezalandırılmaları ile ilgili süreçlerde bazen hayır diyerek, ses tonumuzu da arttırarak yapmaması ge |
Devamı |